Dokunma


1

“Uğruna ölebileceğin şeylerin varsa, bunlar için yaşamalısın” demiştim. Onu son gördüğümde defalarca kestiği bilekleri uğruna ölebileceği şeyler için yaşamda tutmaya devam ediyordu onu. O bu hayatla kavgalıydı, sevmiyordu bu hayatı bir türlü ısınamamıştı. Ama insanları seviyordu, nedenini kendi de bilmiyordu. Sıcak bir şeyler demişti bir keresinde, seni bana yakın tutan sıcak bir şeyler… Ellerimiz birleştiğinde birbirimize umut veriyorduk. Birbirimizin içini ısıtıyorduk milyon kez ihanetle soğuyan kalplerimize rağmen.

Birbirimizin hayali olmadığımız açıktı, ben tek başıma dünyayı gezmeyi düşlüyordum, adını bile duymadığım limanlarda ömründe sevgiyi görmemiş sokak kadınlarına şiirler okumayı, o ise dünyanın en güzel kız çocuğunu doğurmak istiyordu ve dünyanın en güzel kız çocuğunu en mükemmel şekilde büyütmeyi…

Ben onun gözlerinde dipsiz kıyıları buluyordum, sonsuz maviyi. O bende çocuğunu en mükemmel şekilde büyütecek babayı görüyordu. Yanılıyordu, yanılıyordum.

Beraber söyleyecek bir şarkımız olmamıştı hiç, aynı yemekleri sevmedik, aynı takımı tutmuyor aynı kitapları okumuyorduk. O birbirimizi tamamladığımızı düşünüyordu, bense biz diye bir şeyin olmadığını. Birbirimize aşık bile değildik bana sorarsanız, ben ondaki tutkuyu seviyordum, o bendeki gücü.

Bir gün yollarımızın ayrılacağını biliyordum, tek başına yazılmıştı kaderim. Huysuz, zavallı ve hasta bir ihtiyar olarak ölecektim ben, o ise torunları kucağında tatlı bir nine olarak. Fakat birbirimizden kopuşumuşuz bu kadar yıkmayacaktı hiçbirimizi sadece ellerimiz üşüyecekti birbirimizin yokluğunda…

Birinin artık bir şeyler yapması gerekiyordu, bitirmesi gerekiyordu bu sonu belli filmi, seyirciler en başından beri tahmin etmişti filmin sonunu, bir heyecanı kalmamıştı. Perde kararsa da evimize gitsek diye  söyleniyorlardı. Oysa yan salonlarda izledikleri filmin devamı niteliğinde yalnızlık konulu iki yeni film başlıyordu.

Yorulmuştum. Bu ayrılık benim için dinlence olacaktı. Çok sesli bu aşktan kurtulup kafamı dinleyecektim. Bir limanda yalnız bir içki içip yeni limanlara doğru yelken alacaktım. Oysa dümenimi kırmıştı bu aşk ben farkında değilken. Tersaneye bırakıp yüreğimi, yüreksiz dolaştım yıllarca bir gün mavi sulara yeniden koyulmanın hayallerini kurarak.

Olmadı, bir daha açılamadım mavi sulara, çoktan kurumuştu o canım deniz. Çoktan karaya oturmuştu gemim.

Kurumuş denizimin çorak topraklarında tek başıma otururken farkettim, benim “uğruna ölebilecek hiçbir şeyim kalmamıştı”. Tutkularım teker teker yok olmuştu, hayallerimse çoktan kurumuştu. Uğruna ölebilecek hiçbir şeyim yoksa neden yaşıyorum derken bir el uzandı uzak geçmişten.

Sessizce dokunma ona dedim.

Sakın bana dokunma!

Duymadı.

Fakat dokunmadı.

Ahmet Çağrı Özsema

Bir Cevap Yaz zeLiş İptal

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. EtkiLeyici… ve düsündürücü…..!!! ;)

zeLiş için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir