Türk Edebiyat Tarihinde Kadın

Cumhuriyet dönemi ve öncesinde kadınlarımız edebiyat alanında ne kadar aktiflerdi? Bu yazıda edebiyatımızın ilk yıllarında eserlerdeki "kadın figüründen" ve kadın yazarlarımızın ilk yıllarda edebiyatımızdaki yerinden bahsetmek istedik.

Türk Edebiyat Tarihinde Kadın
0

Türk edebiyatının varoluşundan bu yana kadın karakterler bazen obje olarak bazen ise başrol konumunda her zaman karşımıza çıkmıştır. Türk edebiyatının Divan eserleriyle yani İslami Dönem Edebiyatıyla başladığını varsayarsak, sanatçılar kadın olmamasına rağmen birçok eserde kadın baş rolde olmuştur. Divan şairlerinin özellikle beşeri aşklarını anlatmalarında büyük etkisi olan kadın figürü çoğu zaman hayali bir obje olarak görünse de, kendisine sıkça yer bulmuştur.

Tanzimat Döneminde Edebiyatımızda Kadın Figürü ve İlk Kadın Yazarımız

Fatma Aliye Hanım

Divan edebiyatının bitimiyle beraber Tanzimat Dönemi’nde kadın figürleri de yanlış batılılaşma etkisiyle anlatılmaya başlanmıştır. Bu dönemde de yine kadın sanatçıların yok denecek kadar az olduğunu belirtmek isteriz. Özellikle Batı’ya angaje olan kadınları anlatan eserler sıkça karşımıza çıkmıştır. Dönemin imkanları çerçevesinde değerlendirecek olursak, oldukça başarılı eserler ortaya konduğunu söyleyebiliriz. Yazı makinesi olarak adlandırılan Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı eserinde kıvılcımlar atılmaya başlanmış ve Mithat Efendi’yi takiben Recaizade Mahmud Ekrem’in Araba Sevdası da döneminde büyük yankılar uyandırmıştır. Çünkü dönem itibariyle bu eserleri işlemek oldukça cesaret gerektiren bir meziyet olarak görülüyordu. Ahmet Mithat Efendi’nin öğrencisi olan Fatma Aliye Hanım hocasının destekleriyle Muhadarat, Re’fet , Ûdî ve Enin adlı eserleri kaleme aldı ve döneminde çok ses getiren bu eserler farklı dillere dahi çevrildi.

Kadın Yazarlarımızın Edebiyatımızda Ön Plana Çıkmaya Başlamaları

Halide Edip Adıvar

Tanzimat Dönemi’nin ardından Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı Milli Edebiyat dönemine kadar pasif kalan ve eserlerini yayınlamayan kadın yazar ve şairler de elbette bulunuyordu. Özellikle kadın sanatçı denildiğinde akıllara gelen ilk isimlerden olan Halide Edip Adıvar gerek ataerkil toplum arasında gösterdiği cesaretiyle gerek ise ülkenin kurtuluşunda gösterdiği sanatçı rolüyle büyük beğeni kazanmıştır. O döneme kadar bazen obje bazen de hayali karakter olarak karşımıza çıkan kadınlar, Halide Edip Adıvar’la beraber bir bedene bürünmüş ve artık eserlerin yazarı haline gelmiştir. Özellikle ideal Türk kadını tipini başarıyla çizen ve toplumdaki kadın duruşunu daha üst seviyeye çıkarma amacında olan Adıvar, kendi ayakları üstünde durabilen, Batı’nın yeniliklerini alarak, gelenekten kopmayan bir kadın figürü çizip, eserlerinde bu kadını farklı isimlerde sıkça kullanmıştır. Kendisi de gördüğü eğitimlerin ve tek başına mücadelenin ortasında olan bir kadın olduğundan bu karakterlerde kendi hayatından da izler yansıtmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan dönemde birkaç kadın sanatçı dışında maalesef ki kadınlar edebiyatta rol üstlenememiştir. Belki de bunun nedeni olarak meslektaşları olan erkeklerin dışlaması gösterilebilir.

Türk edebiyatında kadın ya bir eş ya da anne olarak sorumluluk yüklenen ve erkeğin emri altında olan, ikinci sınıfa itilen bir karakter olarak karşımıza çıkmıştır. Özellikle Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle beraber sansürleri artıran İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi esnasında kadınların yanı sıra birçok erkek sanatçı da sanatından ayrılmak zorunda kalmıştır.

Günümüze doğru yaklaşıldığında ise gerek Anadolu’da bulunan kızların okuma imkanlarının artmasıyla gerek ise kendi çaba ve gayretleriyle kadın yazarlarımız edebiyatta ağırlıklarını daha çok hissettirmeye başlamışlardır. Bu da kadın sanatçıların geçmişe göre artmasına ve kendilerini eserlerinde daha iyi ifade etmesine imkan tanımıştır. En önemli Cumhuriyet kazanımlarımızdan biri de hiç kuşkusuz kadın sanatçılarımızın da daha rahat eserlerini yayınlayabilmesidir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir